Pandemiyi fırsata çevirmek mümkün mü? Tabii ki mümkün ama onun için birlikte mücadele etmek ve adeta bir “seferberlik” ilan etmek gerekiyor.
Atalarımız “Bir musibet bin nasihatten evladır,” demişler. Yokluk içinde kazma kürekle kadınıyla çocuğuyla el ele verilerek kazanılan Kurtuluş Savaşı buna iyi bir örnektir.
1974 yılında bütün Batı dünyasının karşı olmasına rağmen gerçekleştirdiğimiz Kıbrıs Barış Harekatı sonrası ülkemize koyulan ambargodan sonrası da aslında ibretlik sonuçlar vermiştir.
Kıbrıs Barış Harekatı’na tepki olarak ABD 5 Şubat 1975’te ülkemize silah ambargosu uygulamaya başlamıştı. Türkiye, ABD’ye el açmaktansa hemen ASELSAN, Sakarya 1. Ana Bakım Fabrikası ( Bugün bilinen adıyla Tank-Palet Fabrikası) ve PETLAS’ı kurarak adeta “Siz vermezseniz kendimiz üretiriz,” diyerek bir nevi meydan okumuştur.
Keşke ambargo hiç kalkmasaydı! Bugün belki de ülkemizin durumu çok farklı olabilirdi. Türkiye’de kayda değer ne üretmişse hemen “Ne gerek var da üretiyorsunuz biz size mal ettiğinizden daha ucuza veririz,” denilerek dönemin yöneticileri “kandırılmışlardır”. Buna onlarca örnek sayabiliriz.
ASELSAN:
Bugün dünyanın ilk 100 savunma sanayisi arasına giren ASELSAN yıllar önce sadece haberleşme için telsiz üretsin diye kurulmuştu. Bu günkü gücü ve üretimi ortada.
TANKPALET FABRİKASI:
Sakarya 1. Ana Bakım Fabrikası adı altında kurulmuş ve her türlü askeri kara taşıtlarının bakımını, onarımını, modifiye edilmesini; TSK’ya ait tank motoru, tank paleti, gece görüş dürbünü, fırtına obüsü gibi üretimlerin sorumlulukları üstlenmiştir.
PETLAS:
O günkü koşullarda ihtiyaca binaen Petrokimya Holding bünyesinde kurulmuştur ve bütün motorlu araçlara lastik üretmiştir.
Bunu gören ABD bakmış “Türkiye avuçlarının içinden kayıp gidecek!” hemen ambargoyu kaldırmıştır.
Bu güne gelirsek neyin değerli ve öncelik olduğu ortaya çıkmıştır. Öncelikle su ve gıda ile birlikte sağlık hizmetlerini verebilmek de çok önemlidir. Bu manada sağlık hizmetlerini verebilmede sınavı başarıyla geçen ender ülkelerden biri olmanın gururunu yaşıyoruz.
Suyla ilgili çalışmalarda fena sayılmaz ama aynı şeyi gıda üretimi için söyleyemeyiz. Gerçi çok şükür hiçbir şeyin yokluğunu çekmedik ama gel gelelim Türkiye şartlarına. Alım gücü bakımından fiyatlar bir hayli pahalı ve Pandeminin uzun sürmesi durumunda ne ile karşı karşıya kalacağımızda meçhul.
Bunun sebebine gelince bize göre ekilebilir alanların ekilmemesi ve ekilen alanlarında veriminin istenilen seviyede olmayışıdır. Yani profesyonel tarıma geçilememiştir. Hala da köylü mantığıyla tarım yapılmaktadır. Bu da verimin düşük olmasına sebebiyet vermektedir.
Çok şükür gecikmeli de olsa sevinerek gördük ki Sivas, Bingöl, Erzurum, Kayseri, Muş, Kars ve Erzincan illerinde bulunan kamu arazileri üretim yapabilecek çiftçilere tahsis edilecek.
Geç kalınmış bir uygulama ama zararın neresinden dönülse kardır. Bu uygulama bütün Türkiye’ye yayılmalı ve ekilebilir hiçbir yer boş bırakılmamalıdır. Ayrıca ekilebilecek yerlerin maksadı dışında kullanılmasına artık son verilmelidir.
Medikal ve tıbbi gereç üretimi bakımından fena değiliz ama bu sektörde desteklenerek geliştirilip ihracat rakamları katlanabilir. Çünkü görüldü ki dünyada buna ihtiyaç var ve pazarımızı genişletebiliriz.
Güzel günler görmek dileğiyle ama hiçbir şey kendiliğinden olmuyor. Yani çalışmak, çok çalışmak ve “artık değer” üretmek gerekiyor. Bu ise ancak herkesin iyi şeyler üretmesi ve işinin hakkını layığıyla yapmasıyla olur.